30 Haziran 2009 Salı

Biz bi’gün Nesli’yle...

.
İnsanlarla nerde ne zaman tanıştığımı genelde hatırlamıyorum. O kadar çok insanla tanışıp / tanış seviyesinde kalıp, hayatıma o kadar az insanla devam ediyorum ki, tanıştığım anları genelde (insanları da çoğunlukla) unutuveriyorum.
Nesli’yle de tanıştığımız zamanı hiç hatırlamıyorum. Ofiste falan olmalı tabii. Birgün gelmiş, etrafına bakıp “bu mudur” demiş, devamında yavaştan toplantılara falan girmiş olmalı.
Sonra Nu Teras’ta soğuk soğuk beyaz kadehleri tükettiğimiz ve hayata dair konuştuğumuz zamana nasıl vardık Nesli’yle, aralarda hiç mi tepeler / çukurlar falan olmadı, biz ne zaman dost oluverdik bilemiyorum.
6 seneye yakın bir zamandır, Nesli hep etrafta, yanımda, olmadı bi tlf uzaklıkta, gece blackberry’de, sabaha karşı feys’de oldu.
Bu 6 sene içinde bir zaman, geçmiş zaman, Nesli "çok sıkıldım gidiyim artık" dedi bir kere. Ortada fol yok - yumurta yoktu. Sadece yorgundu ve gerçekten de çok sıkılmıştı. O zaman giderken Nesli’ye bir kolaj yaptırdığımı hatırlıyorum – içinde kimler vardı kimbilir...
Sonra Nesli geri geldi, o arada Nesli-ben ve başkaları olarak Barcelona’nın bütün tapaslarını yediğimiz zamanlardaki insanların hepsinin hayatı değişti. Bi biz ikimiz aynı evrende yaşarken, diğerleri paralel evrene geçtiler, bizden uzaklara gittiler.

Bizse Nesli’yle hep “bi gün” için planlar yaptık. Bir yaz her Cuma’yı mtg rqst’lerle kapattık, sonra her Cuma ikimiz de başka yerlere gittik, başka insanlarla – ama hiç mi kızmaz insan birbirine, kızmadık. Hep bi gün şu şu şu mağazalara gidelim diye planlar yaptık. Nesli hep daha çok insanı sevdiğinden, bense pek sıcakkanlı bir insan olamadığımdan; bi gün şunu yapalım bunu da çağıralım planları yaptı Nesli, hımm dedim ben de.
...
.
Zaman su gibi aktı gitti. Nesli şimdi hayatımın en integrallerinden birisi iken, yine gidiyor. Geçen sefer gidiyor diye gizliden gizliye kızmıştım Nesli’ye, şimdi sadece Nesli yanımda yakınımda olmayacak diye üzgünüm.
Ve diğer taraftan da Thom’un dediğini diyorum:
I used to think There was no future left at all
Open up, begin again Let's go down the waterfall
Think about the good times and never the bad
Never look back
Never look back
.

2 yorum:

Taylan Sezginer dedi ki...

biz bi gün barton'la....ne kadar az ama ne kadar yoğundur...
senin şu izole sayılabilecek hayatın; benimse kendimin yarattığı bir sosyallik bombardımanı altında o siperden bu sipere koşturup durmam;böyle bir durum yaratıyor...
yine de, iskenderiye'den sana ve ece'ye kart atabilmek için postaneye deli gibi koşturmam (kapanmak üzereydi çünkü ); ya da bir iskandinav kentinin ara sokaklarındaki tezgahın üzerine gördüğüm bir palachniuk kitabını sana almaya heves etmem; bu esnada benden önce davranan bir sarışının gözlerimin içine bakarak beni yerime sabitlemesi ve kitabı kapıvermesi ( bazı taraflarım değişmiyor:) ) ya da sana uzun uzun mesajlar yazmam...
böyle usulcacık olmadı çok da.benim üzerimde şık duran bir patavatsızlıkla girdim hayatına bile denilebilir.tuhaf olanı, tam da bu yüzden kendimi özel hissetmem:kimse senin hayatına davetiye ve manevi bir frak olmadan kolay kolay giremez...ya da ben böyle görmek isterim, bilmiyorum...
seni çok özlüyorum, sakin sakin konuşmayı ya da heybemden çıkardığım hikayelerle sana garip ama gerçek bir CV yazmayı- cadde'de bir bistroda mesela...
bu blackberry denilen gavur icadını kullanmaya başlayalı, cihaza bakıp gülümsüyorum.nedenini herkes anlar bunun...
biliyorum, kızmıyorsun da, azıcık daha fazla yazayım istiyorsun...
farkettim ki, uzun zaman sonra yazmışım...
işte tam da bu yüzden: iyi ki varsın...

Gülben dedi ki...

cnm barton :) iyi ki sen de varsın.
manevi frak di mi? :-p