27 Haziran 2009 Cumartesi

Doubled Up Inside



Bazen bazı insanlar vardır etrafta, ne sıklıkta gördüğünüzü tam bilmezsiniz ama sanki hep oradadırlar, siz gelmeden önce gelmiş, siz giderken de orada kalacakmış gibidirler. O yüzden apartmandaki şahin amcanın (mesela) ölmesi acaip gelir insana, tam ölmüş gibi de olmaz – pek gözükmüyor ortalıkta gibi olur...
Dün, 6 senedir ofise gittiğimde hep orada olan ve sanki hep orada olacakmış gibi olan birisi ayrıldı şirketten, birkaç başka insanla birlikte. Tam arkadaştık da denemez aslında ama beklenmedik anlarda çok komik olabilen ve de hayata bizim gibi tersinden bakan bir insan olduğu için başka türlü bir ortaklığımız vardı sanki, gidişine engel olabilmem mümkün değildi ama bütün şirkette güvendiği 2-3 insan arasında en başlarda geldiğimi bildiğimden olsa gerek, acaip bir beceriksizlik hissi var tam yutkunduğum yerde...

Dün bütün günü, bizim ekip Bebek’te geçirdik, hayata dair 1:1 değerlendirmeler yaparak, sonra ben hariç herkes laptoplarını açıp isolated çalıştılar. Ben güzelim boğaza sırtımı dönmüş, 1:1’larda hergün en az 8-10 saatimi birlikte geçirdiğim insanların hayatlarında olan bitenden bazen ne kadar da az haberdar olabildiğimi; illa da sonuç demekten aslında sürecin kendisini nasıl da ıskalayabildiğimi; “bu noldu” diye sorduğum her işin, “buna da bakalım” diye istediğim her işin benden 10küsur yaş küçük insanların ruhlarında ve bedenlerinde yaratabileceği etkilerin, ayın sonunda çıkan P&L’de ya da KPI dosyasında ne kadar da okunamadığını düşündüm.


Aslında tam depresif üzgün müzikler dinleyip, kendimi uykuya vermem gereken bir haftasonu. Ama bugün Gülsen’in doğumgünü –alkole verdiğim uzun es döneminin de sonu (çok şükür). Babamın, annemin doğumgününde ölmesi, annemin doğumgünlerine bir kasvet getirmiyor – sanırım kasvet getirsin diye değil de, onu anmadan keyif yapmayalım diye bir sözleşme imzalamış kendisi, yukardakiyle... “Denizden babam çıksa yerim” diyen babamın anısına balık yiyip, alkol alıcaz Gülsen’le – her sene yaptığımız gibi. Akşam da Çello Etrafında Buluşmalarda Süreyya Operasının kırmızı kadife perdelerinde ruhlarımızın dinlenmesini diliyorum, Gülsen’e hediye olaraktan.

Müdüriyet yazımızı okumayı bitirince portishead dinlemenizi ve sevdiğiniz insanların kıymetini bilmenizi rica eder... Ayrıca bu yazımızda yazar, yapılan yorumları “o benim özelim” diyerek modere edeceğini ve belki de yayınlamayacağını belirtmektedir...
(Dün okuduğum bir enteresan mailin bitiş cümlesinde de dendiği gibi): Anlayışınız ve uygulamaya göstereceğiniz dikkat için teşekkür ederiz.
.
.

Hiç yorum yok: