23 Nisan 2009 Perşembe

Günlerden yine o gün!

Pazartesi günü doğumgünüm. Yakinen tanıyanlar çok iyi bilirler, her doğumgünü öncesi ve süresince bir strestir gider, yine yaşlandık diye.. Ki hakkaten fena yaşlandık artık. Bir decade geçişine hala 1 sene var diye kendimi ikna etme çabalarımın tam da göbeğindeyken, geçen gün Emre arayıp “en güzel yaş, extradan kutlamak lazım” dedi; ben de “dur hocam daa bu sene diil, seneye” dedim. Ama o da dedi ki: “hayata başlayışımızın kutlanması olarak bakabilirsek, o zaman bu doğumgünü, o doğumgünüdür”… “Hımm” dedim ben de. “O zaman kira ödemek gibi; evin kiraysa ay başı gelince, bu ayı bu evde mi bitiricem, bu evi geçiniz, bu ömür dahilinde bu ayı bitiricem mi bilmeden kirayı peşinen yatırdığımız gibi mi kutlamalıyız doğumgünlerimizi??” “Ben” dedim “sanırım maaş alır gibi kutluyorum. Evet bu ay çalıştık, bankaya hesabımıza yattı mı emeğimizin karşılığı? Yattı, ay bitmiş yeni ay başlamış demektir. O zaman önce bi geçsin bakalım ömrümüzün ilgili senesi, bitince kutlarız gibi…”
Hangisi doğru bilemiyorum :)
Teo yeni albümünde (ki ara verip dinleyerek ve tekrar ara vererek dinleyerek ancak sevilen bi albüm yapmış kendisi) ölümden sonra hayat var mı merak edenlerle dalga geçiyor, sanki ölümden önce hayat varmış gibi diyerekten. Hayat hakkaten zor. Hele bir de sıkışıp kalırsak… İş Bankası maximiles reklamları her izlediğimde içimde kocaman delikler açıyor – işte bıraktığın iz bu diye 2 nokta arasında gidip gelirken gösterirken hayatı. Maximiles kullanmıyorum ama sanırım (kendimi kandırmıyorsam) bıraktığım iz Fenerbahçe-Maslak arasında beyaz bir çizgiden biraz fazla – shop&miles ile de benzer izler bırakılabiliyor :) Bugün gazetemin arka kapağına sıkışmış bir haber de diyor ki; çok arkadaşı olanlar daha uzun yaşıyormuş. Çok uzun yaşamak gibi bir derdim yok ama birçok şahane arkadaşım var ve bu geçmekte olan günlerin daha keyifli geçmesine sebep oluyorlar. Birazdan çıkıp sevdiğim başka bir diyara gidicem, orda enn yakın arkadaşlarımdan birisi ile geçiricem doğumgünümü.

Bu sene (eğer ki peşin kira usulü bakıyorsak hayata), dilerim çok iyi geçer. Benim için de, hepimiz için de.
Önce sağlıklı olalım, sonra işimiz-gücümüz-paramız olsun. Sonra paramızı harcayacak keyfimiz olsun. İyi kitaplar okuyup, kaliteli şaraplar içelim, eskitilmiş peynirler yiyelim, cigarillolarımızı tüttürelim. Güzel mekanlarda, sevdiğimiz insanların seslerini dinleyebilelim. Gece / gündüz en güzel kıyafetler ve de en yüksek topuklarla salınabilelim. Bol bol sohbet edip, çok kocaman kahkahalarla gülelim; gülmediğimiz zamanlarda gülümseyelim en azından.
Hayat hepimize iyi davransın bu sene ve her sene.

23 Nisan hesabına...




7 Nisan 2009 Salı

Aaaaa!


Geçenlerde bir düğüne gittim. Düğün olayını acaip saçma bulmakla birlikte, "insanlar incelik göstermişler, en mutlu günlerine davet etmişler, gitmek icabeder" diye gidiyorum bu düğün dernek gecelerine (-ki neden bazı insanların en mutlu günleri evlendikleri gün oluyor, tam anlamış değilim). Neyse işte, gittim: gelin çok güzeldi, mekan süperdi falan da filan.

Sonra geçen gün bir arkadaşım aradı ve ortak tanıdığımız bir insanın şu hikayesini anlattı:
Aynı düğüne gitmeyi planlayan X kişisi (hadi biz ona AaaTeyze diyelim) günlerce bu düğüne ne giysem, saçımı naaptırsam, ay o diil de asıl makyajımı şööle mi yaptırsam falan bir hazırlık bir hazırlık… sanırsınız kendisi evlenecek. Sonra düğün günü gelip çattığında (ki bu gelip çatan düğün günü, aaateyze nezdinde bir düğün günü), yeni alınan elbise giyiliyor, makyajlar saçlar zart zurt yapılmış, alkol de alınacak, araba dert olmasın diye taksiye atlanıyor ve de mekana teşrif ediliyor… o sırada aaateyzenin iç sesinin “güzelim, en güzel benimmm” diye taksinin dikiz aynası ile görüşmekte olabileceği tamamen benim hastalıklı hayallerimin ürünü… mekana varılıyor ama mekanda bir sessizlik, bir sakinlik, adeta bir sukunet hakim… Allah Allah… kapıdaki görevli “bu gece düğün yok ama??” diyor aaateyzeye (korkarım aaateyze bu noktada kendinden fazla emin hal ve tavırları ile güvenlik görevlisinin hayata karşı güvenli duruşunu da sarsıyor). Aaateyze yine de seri adımlarla mekana ilerliyor ve ahaha hahahahahah düğün DÜN diil miymiş a dostlar? Ahahahah ahahahahah yıllarca gülücem bu tatlı anıya.

Aaateyzeleri / aaaablaları / aaakardeşleri sevelim, bize yaşattıkları güzellikler için kendilerini bağırlarımıza falan basalım.