Hayattaki en güzel şeylerden birisi sevdiğimiz yazarların yazdıkları kitapları yayınlandıkları anda (yani tam da susuzluktan çatlayacakmışız gibiyken) alıp, bir solukta okumak diye düşünüyorum.
O yüzden sevdiğimiz yazarlar sonsuza kadar yaşasınlar ve de beyinleri sulanmadan / aynı kalitede yazmaya devam etsinler... Amin.
Ve tabii keşke sevdiğimiz tüm yazarların kitapları yayınladıklarında (en azından 1-2 günlüğüne bile olsa) bizler de o ülkelerdeki kitapçılarda raflar arasında dolaşabiliyor olsak. Onları alsak, sonra gitsek başka raflar arasında yerlere oturup, kitaplardan kitaplar beğensek, gittiğimiz uzak diyarlarda elde var sadece bikaç gün iken, o kitapçılarda en azından bir tam günü geçirsek...
Ülkemizde de sevdiğimiz yazarlar var tabii, onları da her daim hasretle bekliyoruz. Bizim memlekette çok fazla raf dolaşıp içimize kitap kokusu çekmemiz pek mümkün olmuyor ama buna da şükür...
Pygmy normalde bugünlerde ellerimin arasında olacaktı ama getirecek kişi gelişini 1 hafta erteledi (çok bedbahtım). Neyse, haftaya benim olacak yavlum chuck’ımın son işi. Yine son derece ruh hastası olduğunu tahmin ettiğim kitabı, helecandan titreyerek ve de gözlerime uykular girmemecesine okiycam inşallah.
Burda da Pygmy ile ilgili konuşan Chuck var!
Btw pazar gecelerini ve pazartesileri hiç sevmiyorum, ezelden...
.
.
4 yorum:
yay!
ay evet evet öyle olsun hep...
bence aslıhayvanı bençmarkink maksadıyla dünyadaki en güzel kitapçıları gezsin, sonra gelsin şehrimizin en münasip yerine gezdiklerinin bütün şahaneliklerini bünyesinde barındıran bir tane açsın.
ay ühühühühüh. ne güzel iş beaaaa.
Yorum Gönder